Ne oluyor!
Sepet
Gezi
=> Polonya
=> Paris
=> Amsterdam
=> El-Cem
=> Budapeşte
Teksas Tommiks
Sinema
Kitap
Galeri
Haberin olsun

Kolezyum yolu El-Cem’den geçiyor 

Gladyatörlerin hayatını konu alan bir film yapacağınızı farzedin. Senaryo, yapımcı, oyuncu gibi detayları hallettiğiniz; sıra mekân arama aşamasına geldiğinde yolunuz ister istemez Roma’ya düşecektir. Çünkü Gladyatör oyunları denilince akla ilk önce Kolezyum (Colosseum ya da Coliseum) gelir ve bu doğrudur. Ancak Antik Roma İmparatorluğu’nun en büyük anıtsal yapılarından biri olan Kolezyum’un içerisine girdiğinizde sizi acı bir sürpriz bekler. Çünkü Roma Kolezyumu’nda bir zamanlar, gladyatörlerin vahşi hayvanlarla ya da birbirleriyle ölümüne dövüştükleri zeminin yerinde yeller esmektedir.

Durun panik yapmanıza gerek yok, kuş uçuşu 600 kilometre uzaklıkta işinizi görecek başka bir amfitiyatro (amphitheatre) var: El-Cem (El-Jem). Ama kötü haber Tunus’un en önemli tarihi eserlerinden biri olan El-Cem’i keşfeden ilk yönetmen siz değilsiniz. Ridley Scott, 2000 yılında El-Cem’deydi. Bir gladyatörün hayatını anlattığı filminin arena ve dehliz çekimlerini burada gerçekleştirdi ve beş Oscar kazandı.

El-Cem ayakta kalabilmiş yedi büyük Antik Roma amfitiyatrodan birisi. Günümüze ulaşmış bu tip binaların en büyüğü hiç kuşkusuz Roma’daki Kolezyum, diğerleri Fransa’da Arles ve Nimes, İtalya’da Verona ve Capua, Hırvatistan’da Pula’da bulunuyor. Bir an Tunus’ta olduğunuzu unutursanız, El-Cem’e ulaşıp bu devasa yapının gölgesinde durduğunuzda kendinizi Roma’da sanabilirsiniz. El-Cem amiyane deyişle Roma Kolezyum’un hık demiş burnundan düşmüş sanki. Bu benzerlik tamiri güç bir kafa karışıklığı yaratıyor zaten. Aslında amfityatro olarak adlandırılması gereken El-Cem ve diğer benzerlerine Kolezyum; tiyatro denmesi gereken Antik Yunan tiyatrolarına ise amfitiyatro deniyor.

Günümüzün stadyumlarına esin kaynağı olan amfitiyatrolar, Antik Yunan’da at nalı şeklinde inşa edilen tiyatro yapılarının farklı amaçlarla kullanımı sağlamak amacıyla karşılıklı birleştirilmesinden oluşmuş. Yunan mimarisi ve mühendisliği tiyatroların tribün kısmını ayakta tutacak bilgiye ve tekniğe ulaşamadığı için genellikle tiyatroları bir tepeye yaslıyordu. Dolayısıyla seyirciler yapının yarısında oturmak zorunda kalıyorlardı. Tiyatro sanatının yapısal gelişimi bu zorunluluktan doğdu. Romalılar düz alanda devasa kemerler ve sütunlar dikerek at nalı biçimindeki iki tiyatroyu birleştirerek oval bir yapı geliştirdiler. Geliştirdikleri yeni binalar yapılan gösteriyi, dövüşü ya da yarışın merkezde gerçekleştirilmesini ve seyircinin de çepeçevre görebilmesini sağladı. Roma’da bu yeni binalara amfitiyatro adı verildi. Yunanca kökenli amfi (amphi) kelimesi iki, ikili, çevre anlamına geliyor. Aslında Kolezyum bir tane ve o da Roma’da bulunuyor ki zaten onun da asıl adı Flavius Amfitiyatrosu. Ancak Kolezyum’un ünü bu tip binalarının hepsinin Kolezyum olduğu yanılgısını doğurmuş. Üstelik Romalıların ikisini karşılıklı birleştirerek oluşturduğu amfitiyatro kelimesi de tiyatro binaları için kullanılmaya başlanmış.

El-Cem Afrika’daki en büyük Antik Roma binası. Antik adı Thysdrus olan El-Cem kenti, Sezar’ın ölümünden sonra ona yakın askerlerin Suse’nin (Sousse) yakınlarındaki eski bir Kartaca kentine yerleşmesiyle MÖ 45 yılında kurulmuş. Amfitiyatro İmparator Thysdrus döneminde vali Gordian tarafından 238 yılında inşa ettirilmiş. Roma döneminde Kuzey Afrika’nın önemli bir ticaret merkezi haline gelen kentin ulaştığı yüksek refah seviyesinin kanıtı ise Kolezyum’dan sonra ayakta kalan en büyük üçüncü amfitiyatronun burada inşa edilmiş olması… Üstelik El-Cem’de dokuz bin kişilik ikinci bir amfitiyatro daha vardı; ki bir Roma kentinde iki amfitiyatronun bulunması çok ender rastlanan bir durum. 149 metre uzunluğu, 124 metre eni ve 35 metre yüksekliğiyle büyüklük bakımından Napoli yakınlarındaki Capua Amfitiyatrosu’nun ardından üçüncü sırada yeralıyor. Kolezyum 50 bin kişi alabiliyordu, El-Cem ise 35 bin kişilikti. Capua’ının yan duvarları büyük ölçüde yıkıldığı için aslında ayakta olan ve hala kullanılan en büyük Roma Amfitiyatrosu olarak sadece El-Cem bulunuyor. Tunus’un önemli festivalleri, konserleri için kullanılan E-Cem’in batı tribünleri restorasyon sonrası oluşturulmuş. 17’nci yüzyıla kadar büyük oranda ayakta olan ve askeri amaçla kullanılan binanın taşlarının bir kısmı sonraki yıllarda El-Cem kasabasındaki evlerin yapımında kullanılmış. Amfitiyatrodan götürülen taşların çoğunluğu ise 7’inci yüzyılda El-Kayrevan (Kairouan) kentindeki Büyük Cami’nin inşasında kullanılmış. Arapların Kuzey Afrika’yı ele geçirdiklerinde kurdukları ilk camiinin bulunduğu El-Kayrevan, Müslümanların kutsal kentlerinden biri kabul ediliyor. El-Cem amfitiyatrosu en büyük zararı ise 18’nci yüzyılda görmüş. Osmanlı’nın yönetimi altına girdikten sonra bir süre İstanbul’a daha sıkı bağları olan ve Yeniçeri Ocağı’nın desteklediği Dayı’lar tarafından yönetildi. Daha sonra Murat Bey 1612 yılında Tunus beyi olarak atandı ve babadan oğula geçen bir sitem kuruldu. Muradi hanedanının yıkılışından sonra yönetim Hüseyni ailesine geçti. Bu dönemde Tunus’ta vergi politikası oldukça sertti. 1756 yılında El-Cem’den vergi toplamak için gelen Muhammed Bey’in askerleri bomboş bir kentle karşılaştılar. El-Cem halkı tarih boyunca sıklıkla yaptıkları gibi amfitiyatroya sığınmıştı. Berber saldırılarında işe yarayan amfitiyatro, 17’nci yüzyılın teknolojine yenildi. Beyin askerleri toplarla gelmişti. El-Cem halkının direnişi amfitiyatronun batı cephesinin büyük bölümüyle birlikte yıkıldı. Bu olaydan sonra bina askeri amaçla kullanılmaz hale geldi. Bugün seyircilerin oturarak konser izlediği tribünler yıkılmış kanada inşa edildi.

1979 yılında Dünya Mirası Listesi’ne alınan El-Cem Amfitiyatrosu, Roma Kolezyumu’na çok benziyor.

El-Cem’in tribün girişleri tıpkı günümüzdeki stadyumlarda olduğu gibi oturma alanlarının ortasına çıkıyordu. Tahminlere göre bu sistem, uygun koşullarda 35 bin kişilik seyirci grubunun amfitiyatroyu 5 ila 10 dakika arasında boşaltmasını sağlıyordu. El-Cem amfitiyatrosunun bir başka önemi ise gladyatörlerin ve vahşi hayvanların oyunlar sırasında arenaya çıkmak için bekledikleri ve doğrudan arenanın ortasına bağlanan koridorun tamamen sağlam olması. Arena oyunlarındaki “sahne trafiğinin” nasıl sağlandığı ve oyunlara katılanların yaşam koşulları hakkında bu koridor ve diğer dehlizler önemli ipuçları sağlıyor.  Binanın dehlizlerinde çeşitli dönemlerde yapılan arkeolojik kazılarda çok az buluntuya rastlanmış. Ancak birçok arkeolog, bu dehliz sisteminin bir şekilde El-Cem kentine ulaştığını düşünüyor; hatta yaklaşık 170 kilometre uzaklıktaki Suse kentine bağlanıyor olabileceğini öne sürenler bile var. Amfitiyatronun saldırılar sırasında sıklıkla savunma amaçlı kullanıldığı düşünülürse bu iddialar çok da hayal gibi durmuyor.

Tunus’un önemli gelir kaynaklarından biri olan turizm sektörünün baş tacı ettiği El-Cem amfitiyatrosu Roma Kolezyumu’nun ihtişamını yaşatırken, arenası yıkılmasaydı nasıl görünürdü sorusunun yanıtını verecek kadar önemli bir bina.

                                                                            Yazı: Haluk Kalafat


Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol