Ne oluyor!
Sepet
Gezi
Teksas Tommiks
=> Conan
=> Superman
=> Denizci kahramanlar
Sinema
Kitap
Galeri
Haberin olsun

Neden Superman?

 

Superman 20’inci yüzyılın en bilinen pop ikonlarından biri. Kariyeri kötü adam olarak başlamıştı. Ama okuyucu onu o haliyle hiç görmedi. Yaratıcıları yaptıkları hatanın farkına erken varıp, onu iyilerin en iyisi, süperlerin en süperi yaptılar.

                                                                              Yazı: Haluk Kalafat


Bir uzaylı düşünün. Hani şu bir gece vakti dünyaya düşenlerden... Bu yaratık insan görünümlü, rahatlıkla aramıza karışabilecek bir tip; yani tek farkı kafasında hiç saçının olmaması. Bunu bir fark olarak alabiliriz çünkü bu hikâye 20’inci yüzyılının ilk çeyreğinde yazılmış ve o yıllarda saç kazıtmak gibi bir moda yoktu. Neyse, zaten uzaylının kel olması hikâyenin ilerleyen bölümleriyle ilgili küçük bir ayrıntı sadece.
Uzaylının amacı dünyayı ele geçirmek. Çünkü o yıllarda ABD’de “uzaylılar-Marslılar gelecek, dünyayı istila edecek” paranoyası yaşanıyor. Lise öğrencisi iki arkadaşın (o sıralar 16 yaşlarındalar); Jerry Siegel ile Joe Shuster’in ergen hayalgüçleri de bu paranoyadan besleniyor. Fanzin çıkaran iki arkadaştan Siegel yazıyor, Shuster çiziyor; yani çizgiroman üretiyorlar.
Sıkı durun, asıl sürpriz şimdi geliyor: Bu uzaylının adı “Superman”. Hayır, bir yanlışlık yok! Dünya üzerinde yaratılmış en ahlaklı, en iyi, en hayırsever, en fedakâr, “iyi olan her şey” olan; hatta bu “iyi” özellikleri sinir bozacak düzeyde olan Superman, ilk yaratıldığında süper bir kötüydü.
İki arkadaş Superman’i çıkardıkları bilimkurgu fanzini için üretmişlerdi. Yarattıkları kötü adam versiyonunun ilk hikâyesinin adı “Reign of Superman”di yani “Superman’in Hükümdarlığı”. Siegel ve Shuster 1929’daki Büyük Bunalım’ın etkisinde zor günler geçiren Amerikan halkı için, yeni bir kötülük kaynağı yaratmanın çok da akıllıca olmadığını çabuk kavramış olacaklar ki, kısa bir süre sonra Superman’i yapabilecekleri “en iyi” karakter haline getirdiler. Ancak 20’inci yüzyılın en bilinen ikonlarından biri olacağını akıllarına bile getiremedikleri kahramanları, yayın hayatına büyük bir şansızlıkla başladı. Superman’i yayımlayacak yayınevi battı.
İlk deneyiminde büyük bir hayalkırıklığı yaşayan Joe Shuster elinde kalan ilk macerayı yırtıp attı (1930). Bugüne sadece kapağı kalan maceranın adı “The Birth of Superman”di; yani “Superman’in Doğuşu”.
Superman’in gerçek doğuşu ise dört yıl sonra oldu. Siegel’in aklına Superman için yeni fikir bir geceyarısı geldi. Sabaha kadar uyumadan çalıştı. Ertesi gün ortağı Shuster ile biraraya geldiğinde bugün dünyanın en bilinen kahramanlarından biri olan Superman’in hikâyesinin ana hatları ortaya çıkmıştı.

DÜNYAYA DÜŞEN KRYPTONLU ÇOCUK

Tüm halkı büyük bir felaket sonucu yok olan Krypton gezegeninden anne-babasının bir füzenin içine koyup uzaya göndererek kurtardığı bir bebektir Kal-El. Füzenin düştüğü arazi Martha ve Jonathan Kent’indir. Çocukları olmayan çift gökten düşen bu çocuğu evlat edinir. Ona Clark Kent adını verirler. “Süper kahraman evreni”nin gizli kimlik klişesi böyle doğar. Clark Kent yetişkin çağında New York kokan bir Metropolis’i mesken tuttuğunda yaratıcılarının ona uygun bulduğu bir meslek (gazeteci), bir de gözlük sahibidir; Superman ise üç renkli bir kostüm, sonsuz bir güç, ahlak, iyilik, tevazu, güç, zarar görmezlik, hız...
Siegel ve Shuster’ın yayınevleri arasında gezintileri Superman’in okuyucuyla buluşmasını dört yıl daha geciktirdi. En sonunda o yıllarda adı National Allied Publications olan DC (Detective Comics) projeyi kabul etti ve efsane başladı. Yıl 1938’di. Superman, DC’nin dergisi Action Comics’in ilk sayısının kapağında boy gösterdi. 200 bin basılan dergi yoğun talep nedeniyle, ek baskılarla 1 milyon kopya sattı. Derginin bu sayısı Amerika’da “comics”in “Altın Çağı”nın başlangıcı kabul edildi.

BİR YABANCININ GÜVENLİ KOLLARINDA

Superman’in olağanüstü başarısı benzerlerinin doğmasına, piyasaya Marvel gibi başka yayıncıların girmesine yol açtı. O tarihlere kadar üretilen bilimkurgu örneklerinden farklı bir izleği vardır Superman’in. Siegel ve Shuster’ın attığı adım aslında bilimkurgu sınırları içinde yeni bir alt tür sayılabilir. Süper kahraman türünde olaylar gelecekte geçmez, insanüstü yeteneklere sahip bu canlılar (her zaman insan olmaları şart değil), normal insanların arasında ve “zamanımızda” yaşar.
Siegel ve Shuster’in el yordamıyla ilerledikleri anlaşılıyor. Aslında nasıl bir başlangıca imza attıklarının pek farkında değillerdi anlaşılan. İlk başlarda Superman sıradan suçlularla, gangsterlerle mücadele ediyordu. Fazilet, adalet ve ahlak dersleri veriyordu. Büyük Bunalım ABD’de yeni bir toplum biçimlendirmişti ve ülke tarihinin en büyük ahlaki çöküntülerinden birini yaşıyordu. 1920’lerde başlayan gangsterler dönemi hızını almış sürüyordu. Sıradan insanların kendilerini güvende hissetmedikleri bu dönemde, düze çıkmaya çalışan Amerikan toplumu için Superman güven dolu bir günlük yaşam özleminin simgesi haline geldi. Toplum öyle bir batağın içindeydi ki bu pisliği ancak “süper” bir canlı temizleyebilirdi. Biraz zorlarsak, Superman’in bir “yabancı” olmasının bir tesadüf olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü böyle bir toplumdan “tertemiz” bir kahramanın çıkma umudu bile tükenmişti.
Amerikalılar onu bağırlarına bastılar ama sanılanın aksine, Superman hiçbir zaman tipik bir Amerikan milliyetçisi olmadı. Aidiyeti özelde Metropolis’e, temelde ise dünyayaydı. Diğer süper kahramanlar II. Dünya Savaşı’nda Nazi avına çıkarken, o askere yazılmadı örneğin. Yardıma ihtiyacı olanların ırkına, milliyetine de aldırmadı. Herkesten güçlüydü ve bu gücü tüm dünya için iyilik yolunda kullanıyordu.

TÜM KRYPTONLULAR BİRBİRİNE BENZER

Superman herkesten daha güçlüydü. Ama bir sınırı yok mu bu gücün? Bunun yanıtı şöyle verilebilir: Superman’in gücü olası düşmanının gücünden biraz daha fazladır. Bu nedenle Superman’in gücünün sınırları tam olarak belirsizdir. Belki de “sınırsız” demek daha doğru. Onun gücü her zaman tarihin o anında insanlığın bildiği en büyük fiziki güçle ölçüldü. İlk yıllarında, toplumun karşısındaki en büyük güç gangsterler ve ahlaki çöküntüyken Superman’in güçleri de bugünküne kıyasla daha mütevazıydı. 1940’ların sonuna gelindiğinde güçlerinin sınırı atom bombasından etkilenmeyecek kadar genişlemişti. 80’lerde ise işi gezegenleri yörüngeden çıkarabilmeye kadar vardırmıştı. Gücünün kaynağı da zaman içinde değişti. Siegel hikâyeyi kurgularken tüm Kryptonlular’ın Superman kadar güçlü olduğunu yazmıştı. Yani onun güçleri ırkından geliyordu. Bugün bildiğimiz “sarı güneş” açıklaması, 1960’ların sonunda ortaya çıktı. Bilimsel gelişmeyle yarışan güçlülük düzeyi, diğer süper kahramanlarla yarışmaya başladı. Superman’den daha güçlü bir süper kahraman olamazdı çünkü ilkti ve tüm “süper kahraman evrenleri”nin isim babasıydı.
Superman çok satarak başladığı yayın hayatını hep aynı başarıyla sürdüremedi, uzun soluklu tüm çizgiroman kahramanları gibi başarısız dönemleri oldu. DC 1986’da yazar-çizer John Byrne’ı düşüşte olan Superman’e yeni bir makyaj yapması için işe aldı örneğin. Hatta 1992’de Superman’i öldürdü. Ama efsaneyi öldürmek kolay değildi. Superman dört ayrı kahraman olarak döndü.
Onun 20’nci yüzyıl boyunca sürdürdüğü popülaritesinde TV dizileri, radyo oyunları, çizgi filmler ve tabii sinemanın da payı büyük oldu. Christopher Reeve’in oynadığı Superman filmleri, süper kahraman filmlerinin ilk büyük bütçeli yapımlarıydı. Son yıllarda Marvel Comics’in Spiderman, Hulk, X-Men, Punisher gibi kahramanlarının sinemaya aktarılmasından sonra Superman tıpkı çizgiromanda olduğu gibi sinemada da geri dönüyor. Belki de bu film, mutat bir durgunluk dönemi yaşayan efsanenin yeniden yükselişinin yeni bir basamağı olacak.


Bugün 10 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol