Ne oluyor!
Sepet
Gezi
Teksas Tommiks
=> Conan
=> Superman
=> Denizci kahramanlar
Sinema
Kitap
Galeri
Haberin olsun

Kimmeryalı Conan

Conan, Robert E. Howard tarafından 1932 yılında Weird Tales adlı bir "pulp magazine"de yaratıldı. Kısa bir süre içerisinde fantastik edebiyatın en tanınmış karakteri oldu. Hattâ Howard, bu edebî dal içinde "Kılıç ve Büyü" adlı alt türün yaratıcısı olarak kabul gördü. Howard ilk önce Fatih Kull’u yarattı (1929) ama asıl Conan'la tanındı. 23 yaşında başladığı yazın hayatında üretken bir yazar olarak ün yaptı. 30 yaşında intihar ettiğinde yirminci yüzyıl boyunca defalarca yayımlanacak birçok eser bırakmıştı.

                                                                             Yazı: Haluk Kalafat

Büyük bunalım yıllarında kendisiyle benzer alanda eserler veren diğer yazarlar arasından sıyrılan Howard'ın eserleri, ellili ve altmışlı yıllarda tekrar tekrar yayımlandı. Howard ve Conan artık unutulmazlar arasındaydı. Ama Conan, asıl ününü, yetmişli yıllarda otosansürlü yıllarını geride bırakan çizgi roman piyasasına girişiyle gerçekleştirdi. Marvel'in kıdemli yazarlarından Roy Thomas, Conan maceralarını çizgi romana uyarlamayı düşündü. Ancak, Marvel'in dışarıdan uyarlama yapmama gibi bir politikası vardı. Üstelik Conan süper kahraman kalıplarına da uymuyordu. Nitekim Thomas ve bir grup genç çizerin ısrarıyla Marvel'in o yıllarda başına geçen Stan Lee'nin 'yeniden yapılanma' çalışmaları içinde kendine bir yer bulan Conan'ın çizgi maceraları Conan The Barbarian serisi adıyla Ekim 1970’de başladı. Aralıksız 20 yıl boyunca yayımlanmaya devam etti (Ekim 1970- Conan The Barbarian, Şubat 1974 - The Savage Sword of Conan; Mart 1980 - King Conan ve zaman zaman yayımlanan Graphic Novel sayıları).

Conan’ın çıkış sayısı için genç bir İngiliz çizer olan Barry Winsor Smith adında bir çizer işe alınmıştı. Smith'in farklı bir tarzı vardı. Çizimdeki detaylar, normal karelere eşlik eden büyük kareler ve güzel sanatlar etkisi Conan'a farklı bir hava verdi. The Barbarian serisinin yazarı Roy Thomas’tı, tek çizeri ise Smith. Seri, Smith'in 1973'de Marvel'dan ayrılışına kadar sürdü. Bundan sonra yapılan iki seri ağırlıklı olarak Roy Thomas-John Buscema ikilisinin elinden çıktı. Ama Marvel'ın birçok çizeri ve yazarı da değişik Conan maceralarına imza attılar. Ülkemizde yayımlanan Conan maceralarında farklı 13 yazar ve 16 çizerin imzası var. Bunlar arasında en çok göze çarpan yazarlar Thomas, Don Karaar ve Michael Fleisher; çizerler ise John Buscema, Smith ve Ernie Chan'dır.

Conan Türkiye'de

Türkiye'de Conan’ın ilk sayısı 20 Haziran 1980'de Alfa Yayınları tarafından basıldı. Haftalık olarak çıkan Conan’ın ilk dizisi 66 sayı devam etti. Daha sonra Conan maceraları çeşitli dizi adları altında 1995 yılına kadar kesintisiz yayımlandı. Alfa, 1999 yılında "Conan" ve "Kral Conan" adıyla iki Conan serisini yeniden yayımlamaya başladı. Aksoy yayıncılık da 2000 yılında Kılıçların Savaşçısı Conan adıyla bir başka Conan serisi yayımlamaya başladı.

Hiborya Çağının Kahramanı Başka Olur

"Ancak Hiborya çağında üzüntüye ayıracak zaman yoktu"
Arabu’nun Evi
 

Conan’ın okunmasına geçildiğinde, Türkiye'de Conan’ın orijinal serilerinin parçalara ayrılarak, düzensiz bir biçimde yayımlanması önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle maceralar arasındaki kopukluklar yaşanıyor ve bir bütün olarak ele alındığında karakterin geçirdiği değişimler giderek silikleşiyor. Böylece Conan karakterinin tahlili zorlu bir hâl alıyor, ikinci sorun ise, doğrudan orijinal baskıyla ilgili. Daha önce de belirtildiği gibi, Conan dergisinin tek bir yazarı ve çizeri yok. Kalemin değişmesi hem görsel yönden hem de anlam ve anlatım yönünden karışıklığa yol açıyor. Son olarak Türkçe baskılardaki çeviri ve dizgi hataları yanlış anlamalara neden olabiliyor.

Conan’ın bir sayısını elinize aldınız, tanıdık bir çizim ve anlatım ile karşılaştınız. Her şey normal, macera bitiyor ya da kesiliyor. Dergide ikinci bir macera var. Ama Conan başka bir ülkede, tipi değişik, çizimi belki daha özensiz. canınız sıkılıyor... Bu sık sık karşılaşılan bir durumdur. Ve bu yukarıda sayılan ne¬denlerden kaynaklanır. Büyük bir ihtimalle dergideki ikinci macera orijinal sayıda yoktur ve üstelik yayım tarihlerinde farklılıklar, hattâ dizi farklılığı bile vardır. Yani ilk macera "The Barbarian" serisinden ikinci macera "Kral Conan” dan olabilir. Aynı sayı-birkaç maceranın top-lanma nedeni genelde Türk okurunun ince dergilerden hoşlanmaması ve yayınevlerine çok sayfalı ciltler için baskı yapmasıdır.

Çizgi romanlar doğaları gereği genellikle taşıdıkları politik, ideolojik, kültürel ahlâki değerleri oldukça açık bir biçimde okuruna yansıtırlar. Çoğu çizgi roman örneğinde bu değerler ve mesajlar o kadar alenî ve sığdır ki; bu metinlerin altındaki anlamları okumaya gerek bile kalmaz. Bu durumun çok bilinen örnekleri vardır. Mesela ünlü Marvel vahramanı Kaptan Amerika. İkinci Dünya Savaşı boyunca bulduğu her fırsatta Nazi Almanyası'yla savaşır. Hattâ Kaptan Amerika'nın Hiıler'i dövdüğü bir sahnenin resmedildiği Kaptan Amerika dergisi dahi vardır. Benzer olarak savaş sonrası Soğuk Savaş döneminde kahramanların uzaydan gelen düşmanlarının komünist olduğu çizgi romanlara bile rastlanır. Ama Conan, Marvel evrenine görece özerk bir giriş yapıyor. Yoğun içeriği ve derin anlatımıyla Marvel evreninin diğer kahramanlarından farklı bir rota tutturuyor, bu farklılığın ilk dinamiğini her ne kadar bir pulp fiction (çöp roman- ucuz roman) yazarı olsa da Howard'ın güçlü kalemi ve derin antropoloji bilgisiyle çok sağlam bir biçimde kurduğu fantastik evren oluşturuyor.

Hiborya Çağı

"Kabaran okyonusların Atlantis'i ve onun görkemli kentlerini yutmasından sonra dünyada o güne değin görülmemiş bir çağ başlamıştı."


Howard, büyücüler ve iblislerle dolu düşsel bir dünya yaratmıştı. Dünya, üzerinde yaşadığımız dünyaydı. Conan'ın zamanı tarih öncesinde yaşanmış olduğu var sayılan Howard'ın verdiği isimle Hiborya çağıdır. Howard, günümüz uygarlığının büyük bir tufan sonrası sona eren bir başka uygarlığın üzerine sıfırdan inşa edildiği kuramını kullanıyor. Conan maceralarının bir tür giriş metni olan Nemedya efsanesinden yapılan alıntıda "Kabaran okyanusların Atlantis'i ve onun görkemli kentlerini yutmasından sonra dünyada o güne değin görülmemiş bir çağ başlamıştı" denir. Buradan da anlaşılacağı gibi, Howard yazılı olmayan dünya tarihinin iki mihenk taşı olan efsanevî Atlantis'in Büyük Tufan sırasında batışıyla Buzul Çağı arasına bir "çağ" sıkıştırıyor.

İki tarihî felaket arasında dünyanın farklı bir coğrafyası vardır. Howard yakından ilgilendiği antropoloji biliminin bilgi birikimiyle Hiborya çağını bir anlamda dünya tarihinin bir eğretilmesi olarak kullanıyor. Yani Howard, Hiborya çağının ırklarını, ülkelerini, barbarlık-uygarlık karşıtlığını, savaş taktiklerini, savaş araçlarını kurgularken dünya tarihinin bilinen tarihiyle yazılı olmayan ama antropoloji ve arkeolojinin edindiği ipuçlarını kullanarak fantastik ana yine de tanıdık dünya kuruyor. Howard'a göre soğuktan kaçarak güneye çekilen uygar insanlar, ilkelleşerek yeniden yükselişe geçtiler ve kıtaların yeniden şekillenmesiyle bugünkü ulusların atalarını oluşturdular. Howard yarattığı kahramanını bilinmedik bir çağda yaşatarak öykülerinin kurgusunda daha özgür hareket etme olanağına kavuşuyor. Hem kendi yaşadığı toplumun sınırları içinde hareket etmek zorunda kalmıyor, hem de yaşadığı toplumu dolaylı olarak hicvediyor. Böylece Conan öyküleri başka bir zamanda ve yerde geçmekle birlikle yakın tarihimizle ve günümüzle sağlam bağlar kuruyor.

Örneğin Conan mazlumlara ve başı dertte olanlara yardım etmek zorunda değil. Öykü bunu açıklamakta çok rahat, çünkü Hiborya Çağı çok acımasız bir çağdır. Orada "üzüntüye yer yoktur". Böylelikle Conan zaman zaman anti-kahraman olabilme lüksüne sahip bir barbar olarak karşımıza çıkar. Yani her zaman "ahlâkçı" olmak durumunda olan steril bir çizgi roman kahramanı değildir Conan. Onu bir macerada yardıma muhtaçlar ezilirken umarsızca başını başka yöne çevirirken görür ya da hırsızlık yaparken yakalarsınız, bir başkasında güçsüzlerin safında gönüllü savaşçı ya da paralı asker olarak görürsünüz ama şaşırmazsınız. Çünkü sizin zamanınızda ve sizin değerlerinizle yaşamıyordur; o bir barbardır ve bir barbar ne yaparsa onu yapmaktadır.


Barbar Conan'ın Yolculuğu

"Evinden çok uzaktasın, Kimmeryalı."
 

Fantastik edebiyat genellikle yolculuk öyküleri anlatır. Klasik fantastik edebiyatın tutturduğu bu anlatım biçiminde, kahramanların -genelde bir grup insandan oluşur- bir görev için bir yerden bir yere gidişi anlatılır. Bunun bilinen en iyi örneği -ve gerçekten de bu edebî dalın ilk örneğidir- Hobbit'lir. J.R.R. Tolkien'in bu eserinin alt başlığı "Oradaydık Ve Şimdi Buradayız"dır. Üstad bu başlıkla "Bu bir yol hikâyesidir" diyor zaten. Fantezi edebî bir metin olarak Conan'da da bir yolculuk vardır: Barbarlıktan Uygarlığa.
Bu yolculuk şöyle anlatılır: Barbar, köle, hırsız, paralı asker ve kral. Conan Kimmeryalıdır. Kimmerya, Hiborya çağında haritanın kuzeyindeki dağlık topraklardır. Howard'ın kuramına göre, kıtaların batıp birbirinden ayrılmasından sonra İngiltere'yi oluşturacaktır. Kimmeryalılar Crom'a tapar. Zorlu doğa koşullarında küçük kabileler halinde yaşayan bu insanlar barbar savaşçılardır. Conan, bir barbar olarak doğar. Çagın uygarlığını temsil eden ülkeler ise Hiborya krallıklarıdır. Bunlar Akilonya, Koth, Ophir, Korintiya, Bossonya ve küçük sınır krallıklarıdır. Hiborya çağında ayrıca Atlantis ve Lemurya (Mu) sonrası ayakta kalmayı başarmış yarı uygar uluslar da yaşarlar.

Conan'ın Hiborya uygarlığındaki yolculuğu Vanir'li esir tüccarlarının eline düşmesiyle başlıyor. Kimmeryalıların güneydeki uygar toplumlara düzenlediği yağma savaşları sırasında yakalanıp, köle olarak satılan Conan, üstün gücü ve savaş sanatlarındaki başarısı nedeniyle gladyatör olarak dövüştürülüyor. Ama o kaçıyor ve Kimmerya'ya dönmek yerine uygar topraklarda maceracı -ve hırsız, eşkiya, korsan- olarak dolaşıyor. Yani önce bir barbara yakışır biçimde uygar ve yerleşik krallıklara yağma için saldırıyor, sonra uygarlığın kölesi oluyor, bir sonraki aşamada uygarlığın yarattığı bir 'suçlu' oluyor.

Conan'ın uygarlaşma yolculuğunun sondan bir önceki durağı olan paralı askerlik, barbar kabilelerin büyümekle olan uygar krallıkların karşısındaki durumuna da çok uymakta. Nitekim Conan paralı askerlikle başarılı olur ve Akilonya’nın içine düştüğü bir karışıklık sırasında tahtı ele geçirir. Bu yolculuk boyunca uygarlaşan Conan, içindeki barbarın direnişiyle karşılaşır. Kraldır ama halâ bir 'barbar'dır. Ama içinde bir barbarın yaşaması, çağın en uygar krallığında bir hanedan kurmasını engellemez ve barbar uygarlığın karşısında yavaş yavaş yenilir.

Howard, kurguladığı karakteri tanımlarken barbarlıkla uygarlığın karşıtlığını kullanıyor: Barbar Conan uygar toplumlara karşı! Conan'ın bir tür giriş paragrafı gibi her macerasından önce tekrarlanan Nemedya efsanesinden yapılan alıntıda "İşte bu sıralarda Kimmeryalı Conan geldi. Çelik bilekli, elinden kılıcını bırakmayan bu kara saçlı, şahin gözlü yiğit tüm imparatorlukları sandallı ayağının altında çiğnemek istiyordu" denir. Nemedya efsanesinden başlayarak Conan’ın uygar toplumları anlayamaması ve ona duyduğu nefret ince ince işlenir. Ama bu anlamama eylemi Conan'ın yetersizliği olarak değil uygarlığın anlamsızlığı üzerine kurulur. Conan'ın hırsız, gladyatör ve paralı asker olarak anlatıldığı gençlik maceraları onun uygarlıkla tanıştığı dönemlerdir. Conan'ın uygar toplumların içinde dolaşması onun kaderidir. O buna pek aldırmaz ama Zelata gibi kahinler aracılığıyla tanrılar ona sürekli kaderini anımsatırlar: O büyük bir imparatorluğun kralı olacaktır. Kaderinden kaçışı yoktur.

Conan'ın uygarlık içinde krallığa uzanan yolculuğu, dünya tarihinde göçmen toplulukların zengin yerleşik toplumlara bitmek tükenmek bilmeyen saldırılarını anımsatır. Orta Asya göçerlerinin uygar Çin'e ya da Gotların Roma'ya olan seferlerine benzer. Fetih ekonomisi adı verilen bu ilişki, toprağa yerleşmiş -uygarlıkların üretiminin göçer ya da yarı-göçer toplulukların zorla ele geçirilmesiyle başlar. Bu aynı zamanda barbar kavimlerin uygarlıkla ilk tanışmaları ve uygarlaşmaya başlama evrelerinin başlangıcıdır. Conan'da bu evreyi yaşar. Conan’ın kaderi bir anlamda göçerlerin ya da popüler adıyla barbarların tarihî yazgısıdır aslında. Türkler ve Moğollar gibi o da sandallı ayağının altında ezdiği topraklarda hüküm sürecektir.

Crom Ölü Sayan Bir Muhasebeci midir?

Conan'ın başı derttedir. Ama Crom'a yalvarmaz.
Der ki, "Crom bana yardım etmeyi düşünüyorsan, şimdi tam sırası."
Sihirli Kılıç
 

Mister No "Canına yandığım" der, Swing "Bin kunduz", Zagor "Ahyaaaakkk" diye bağırır. Hemen her çizgi roman kahramanının dilinden düşmeyen klişe bir sözü ya da yakarışı vardır. Conan'dan ise sık sık "Crom ölüleri say" cümlesini duyarız. Crom, Kimmeryalıların tanrısıdır. Conan, Crom'a tapmaz ona inanır. Bu Conan'ın karakteri için önemli bir ayrımdır. Bu ifade aynı zamanda Crom'un tanrısal kişiliğini de ortaya koyar, kendine tapan birisi savaşmaktadır ama bir tanrı olarak tek yaptığı ölüleri saymaktır. Ne onun aklından Conan'a yardım etmek geçer ne de Conan'ın aklından yardım istemek. Conan ilk maceralarında bir tek Crom’u anar. Ancak uygarlıkla tanışmasıyla Mitra'yı da anmaya başlar. Mitra, uygar toplumların tanrısı Hiborya çağının en büyük tanrısıdır.

Hiborya çağında kişinin tanrısı onu bize tanıtacak ilk ipucudur. Tanrısı Mitra olan biri, Hiborya çağının en uygar toplumlarının yaşadığı orta güney bölgelerindeki krallıklardan geliyor demektir. (Mitra tapınç biçimi bakımından ve tek tanrı eğilimiyle Hıristiyanlığa benzer öğeler taşıyan, Akdeniz havzasında çok tanrılı eski toplumlarda tapılan bir tanrııdır. Dinî törenlerinde şarap ve ekmeğin kullanıldığı bilinmektedir).

Söz konusu kimse Bel'e tapan biriyse, o bir hırsızdır. Set'e tapıyorsa, Stigyalıdır ve büyük ihtimalle büyücüdür. Tapılan Tarim ise Turanlıdır. Turan savaşçı, yayılmacı büyük ve güçlü bir krallıktır. Turanlılar, at biniciliğinde ve okçulukta usta bir halktır. Howard, Turan'a adından başlayarak hemen tüm özelliklerine Moğol ve Türk öğeleri vermiştir.

Conan'ın ilerleyen yaşlarında kanun kaçağı, general, korsan ve nihayetin kral olduğu bölümlerde ağzından Crom'un yanı sıra Mitra adını duyarız. Conan hırsızlık yaparken Bel'i hiç anmaz. Bu ilgi çekici bir göstergedir. Çünkü hırsızların tanrısı olan Bel, uygarlık dışı, marjinal bir tanrıdır. Conan'ın bazı bölümlerde Hirkanya ana tannçası İshtar'ın (İshtan, Mezepotamya uygarlığının ana tanrıçasıdır) adını anması, Conan maceralarında bir yan karakter olarak gözüken ve sonra müstakil maceralara sahip olan Hirkanyalı Red Sonya'nın etkisine bağlayabiliriz.

O Hem Kahraman, Hem de Karşı Kahramandır

"Eğer öldürmekten zevk alırsan dünya seni aşağılar.
Eğer öldürmekten nefret edersen sen kendini aşağılarsın.''
Tem'in Mücehver Kılıcı
 

Nemedya efsanesininden alınan bölüm aslında Conan'ı oldukça iyi tanımlıyor. Orijinal Conan dergilerinde yer alan (bizde tam çevirisine çok az rastlanan metinde diğer sıfatlarının yanı sıra Conan için "bir hırsız, bir katil, bir yağmacı" sıfatları da eklenir ki - Howard'ın tanımladığı karakterin aslında daha acımasız, daha sert ve daha barbar olduğu ortaya çıkıyor.

Sıkı bir sansür döneminden çıkan Marvel, bir karşı kahramana daha yatkın olan Conan'ın bu yönlerini törpüleyerek daha yumuşak bir Conan oluşturuyor. Ama aralıklarla yapılan orijinal Howard uyarlamalarında daha sert bir Conan çıkıyor karşımıza. Elinize aldığınız Conan macerası eğer Howard'in bir öyküsünden uyarlamaysa, daha dikkatle okuyun, Conan'daki küçük degişiklikleri fârk edeceksiniz. Her şeyden önce Howard'in öykülerinde Conan neredeyse bir filozoftur.

Değişik yazarların yorumlarının getirdiği küçük karışıklıklara rağmen Conan’ın tavırlarında göze çarpan değişmeyen noktalar vardır. Örneğin, hiçbir macerasında Conan hiçbir kadınla onun isteği dışında beraber olmaz. Hayat kadınlarını sever. Söz konusu çok güzel bir kadın olsa bile ölümü göze alması için en az iki tane yan neden (para, intikam, büyü gibi) bulunur. Conan, güçsüz birine birkaç kişi saldınyorsa, eğer o kişi arkadaşı değilse, kendi meselesi olmadığı için kavgaya karışmaz. Ama ne hikmetse her zaman kötü adamlardan biri Conan'ın içkisini döker ve kötü durumda olan kurbanı "istemeden"de olsa kurtarır. Böyle bir olaydan sonra genelde başı belaya girer ve Crom'dan kendisini lanetlemesini ister. Hırsızlık yaptığı maceralarda ortak olduğu hırsızlar genellikle aç gözlülüklerinin kurbanı olurken Conan, hiçbir zaman sınırı aşmaz, Savaşta ve dövüşte en güç anında bile teslim olmaz ve Crom'dan aman dilemez. Paralı askerliğini yapmıyorsa kimseye "efendim" demez.

Kaçınılmaz Son: Kral Conan

"Sen Kimmerya'dan çıktın, ama Kimmerya senin içinden çıkmıyor"
Stigya'da Ölüm
 

Conan için yolun sonu krallıktır. Ama onun içinde hâlâ bir barbar yatmaktadır. Kral Conan maceraları, Conan'ın gittikçe daha çok uygarlaştığı dönemleri kapsıyor. Artık evlenmiş, çocukları olmuştur. Bir krallığı yönetmek gibi sıkıcı bir görevi vardır. Bundan böyle atı ve kılıcından başka kaybedecek bir şeyi olmayan işgalci barbarlar gibi değildir.

Bu döneminde Kral Conan, yine Howard'ın yarattığı bir karakter olan Kull'a çok benzemektedir. Karışık ülke yönetimi işlerinden, şaşaalı saray yaşamından, dalkavuk soylulardan sıkılan, sık sık sorumluluklarını macera tutkusu yüzünden aksatan, tahtında mutsuz bir biçimde otururken resmedilen Conan vardır artık karşımızda.

Ama o hâlâ bir kahramandır. Sıklıkla artık yaşlandığı vurgulansa da, hâlâ bileğini bükecek yiğit yoktur. Zaten tüm çizgi roman kahramanlarının kaderi hiç yenilmemek ve güçlü kalmak değil midir?

 



Bugün 7 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol